3 Kasım 2017 Cuma

Matematiğin Doğuşu


  MATEMATİK VE TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ
Matematik insanlık tarihinin en eski bilimlerinden biridir.Aslında daha çok eskiden Matematik sayıların ve şekillerin ilmi olarak tasavvur edilirdi. Matematik diğer bilim dalları gibi geçen zaman içerisinde bayağı büyük bir gelişme gösterdi.Bunu aşağıdaki gibi birkaç ana maddede toplamak da kabil değildir.
• Matematik, resim ve müzik gibi bir sanattır
• Matematik bir dildir
• Matematik, satranç gibi entelektüel bir oyundur
• Matematik bir araçtır.
Matematik Sözcüğü ilk kez M.Ö. 550 yıllarında; Pisagor okulu üyeleri tarafından kullanılmıştır..Yazılı literatüre girmesi ise M.Ö. 380 yıllarında Platon ile olmuştur. Kelime manası‟‟Öğrenilmesi gereken şey‟‟ yani ,bilgidir.Bu tarihlerden önceki yıllarda ,matematik kelimesi yerine, yer ölçümü manasına gelen ,geometri yada eski dillerde ona eşdeğer olan sözcükler kullanılıyor idi. Matematiğin nerede ve nasıl başladığı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir.
Dayanak olarak yorum gerektiren arkeolojik bulguları değil de yorum gerektirmeyecek kadar açık yazılı belgeleri alırsak, Matematiğin M.Ö.3000-2000 yılları arasında Mısır ve Mezopotamya‟da başladığını söyleyebiliriz.Heredot‟a (M.Ö.485- 415) göre Matematik Mısır‟da başlamıştır.Bilindiği gibi Mısır topraklarının %97 si tarıma elverişli değildir.Mısır‟a hayat veren ,Nil Deltasını oluşturan %3 lük kısımdır.Bu neden ile bu topraklar son derecede değerlidir.Oysa her sene yaşanan Nil Nehrinin neden olduğu taşkınlar sonucunda, toprak sahiplerinin arazilerinin hudutları belirsizleşmektedir.

Toprak sahipleri de sahip oldukları toprakla orantılı olarak vergi ödedikleri için, her taşkından sonra ,devletin bu işler ile görevli „‟Geometricileri‟‟ gelip gerekli ölçümleri yapıp, toprak sahiplerine bir önceki yıllarda sahip oldukları toprak kadar vergi vermeleri gerekmektedir.Heredot Geometrinin bu ölçüm ve hesapların sonucu olarak oluşmaya başladığını söylemektedir. Matematiğin doğuşu hakkında ikinci bir görüş ise,Aristo(M.Ö.384-322) tarafından ileri sürülmüştür.Aristo‟ya göre Matematik Mısır‟da doğmuştur.Ama Nil taşmalarının neden olduğu ölçme-hesaplama ihtiyacından değil din adamlarının ,rahiplerin can sıkıntısından doğmuştur. O tarihlerde,Mısır gibi ülkelerin tek entelektüel sınıfı rahip sınıfıdır. 
Bu sınıfın geçimi halk veya devlet tarafından sağlandığı için, entelektüel uğraşılara verecek çok zamanları olmaktadır.Kendilerini meşgul etmek için başkalarının satranç,briç,go,vb. oyunları icat ettikleri gibi onlarda Geometri ve Aritmetiği yani o zamanın Matematiğini icat etmişlerdir. Bu her iki görüşte doğru olabilir; rahipler Geometricilerin işini kolalaştırmak istemiş,ya da dağıtımın adil yapılmadığını kontrol işçin üçgen,yamuk gibi bazı geometrik şekillerdeki arazilerin alanlarının nasıl hesaplanacağını bulmuş ve bu şekilde Geometrinin doğmasına neden olmuş da olabilirler. Matematiğin yazılı tarihi beş döneme ayrılarak incelebilir.Birinci dönem Mısır ve Mezopotamya dönemi olup; bu dönem M.Ö. 2500 li yıllar ile M.Ö.500 lü yıllar arasında kalan 1500- 2000 yıllık bir zaman dilimini kapsayacaktır. 
İkinci dönem, M.Ö. 500 – M.S. 500 yılları arasında kalan ve Yunan Matematiği dönemi olarak bilinen 1000 yıllık bir zaman dilimini ihtiva edecektir.Üçüncü dönem,M.S. 500‟lerden itibaren Hind,İslam ve Rönesans dönemi Avrupa Matematiğini kapsayacak olan 1200 yıllık bir zaman dilimini içine alacaktır. Dördüncü dönem,1700-1900 yıları arasında kalan, Matematiğin altın çağı olarak herkes tarafından bilinen , Klasik Matematik dönemi damgasını vuracaktır.1900 yıllarının başından günümüze kadar uzanan ve Modern Matematik çağı olarak adlandırılan, içinde bulunduğumuz dönem ise Beşinci dönem olacaktır.

Pisagor : Sayıların Babası


Sayılar evreni yönetiyor diyen ve sayıların babası olarak bilinen antik çağın en önemli filozof ve Matematikçilerinden Pisagor Matematik dünyasında gerçekleştirdiği buluşlarla tarihte önemli bir yer edinmiştir.Pisagor un sayılarla matematiğin dışında hayatın diğer alanları ile kurduğu bağlantılar somut bir şekilde müzikte de karşımıza çıkar.

Sayılar ve oranlar üzerinden hareket eden Pisagor Matematiği müzikte de kullandı.Müzik araştırmaları yapan ünlü matematikçi telli çalgıda telin gerilmesiyle çıkan sesin inceldiğini fark etti.Pisagor un müzikte ki bu önemli buluşu nasıl yaptığı ise bir hikaye ile anlatılır.Buna göre bu buluşu için demircilerden ilham almıştı.Bir gün demirciler çarşısından geçen ünlü alim bir dükkanın önünden geçerken demircilerin örse vururken çıkardıkları sesler dikkatini çekti bir anda durdu ve sesleri dinlemeye başladı.Çarşıda beş ayrı demirci dükkanı çalışmaktaydı ve hepsinden de ayrı sesler geliyordu.Çünkü demircilerin kullandıkları çekiçlerin büyüklükleri birbirinden farklıydı ve kullandıkları aletlere göre değişik sesler çıkarıyorlardı.

Pisagor un çekiçlerin örse vurduklarında çıkardıkları seslerin bir müzik parçasına benzediğini fark etti.Çekiçlerin ağırlıklarının farklı olması örse vurduklarında değişik notalardan ses vermesini sağlıyordu.Çekiç ne kadar ağırsa nota değeri o kadar düşüktü.Hatta aralarından bir çekicin ahengi bozduğunu bile fark etmişti.Bunun üzerine demircilerden çekiçleriyle denem yapmak için izin istedi.Eline aldığı her bir çekici dikkatle tarttı.

Yaptığı ölçümle ahengi bozan çekici buldu ve çıkardı.Bu deneyin sonucu gördü ki çekiçlerin ağırlıkları bir sayı dizisi oluşturacak şekilde sıralanıyordu.Pisagor un bu çalışması ile ilk defa müzik ve matematik bir araya getirilmiş oldu.Müzik dünyasında ise yeni bir dönemin kapısı açıldı.Pisagor sadece matematik ve müzikle uğraşmamış astronomi fizik ve felsefe ile de ilgilenmiştir.İşte en önemli buluşu olan Pisagor Teoremini geliştirmiş kendi adıyla anılan Pisagor okulunun da kurucusu olmuştur.Ünlü matematikçi sayılara mutlak bir inançla bağlıydı.Öğrencilerine de doğadaki tüm büyüklüklerin rasyonel sayılarla ifade edilebileceğini söylemekteydi.Geliştirdiği teoreme göre; bir dik üçgenin dik kenarlarının karelerinin toplamı o dik üçgenin hipotenüsünün karesine eşit olduğunu ispatlamıştı.Pisagor yıllarca matematik dünyasında bir efsane oldu.

1 Kasım 2017 Çarşamba

Matematik Korkusu Nasıl Aşılır?

Matematiğe Karşı Korkunun Yenilmesi için Çocuklarda Uygulanması Gerekenler;
Yalnız ülkemizde değil dünyanın birçok yerinde eğitim çağındaki çocuklarda görülen bir durumdur matematik korkusu.
Uzun seneler süresince matematik korkusu üzerinde farklı düşünceler ve stratejiler geliştirilmiş olmakla birlikte bugüne dek herhangi bir sonuca ulaşılamadığı da aşikardır.
Matematiğin çocuklarda oluşturduğu tehlike ve negatif neticeları engellemek amacıyla yapılacak iki temel şey vardır;
Bunlardan bir tanesi matematiğe karşı edinilen korkunun kaynağının tespit edilmesinden geçiyor.
Matematik biliminde her geçen gün farklı gelişmeler ortaya çıkıyor ve bu gelişmeler eğitim ve öğretim yaşamına bir halde yansıtılmaya çalışılıyor. Uzmanların yegâne amacı matematik eğitimlerinin çocuklara nasıl ve hangi yollarla verilmesi üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu araştırmaların sonucunda erişilen ortak bir fikir ise matematiğe karşı oluşan olumsuzluklar ve yanlış tutumların çocuklarda 1. , 2. Ve 3. Sınıflarda meydana geldiğidir.
Bu sebepten dolayı çocuklara verilen matematik eğitiminin özellikle ilk sınıflarda çok muntazam ve düzeyli bir şekilde verilmesi gerekiyor. Çocuklara matematik dersi verilirken kullanılan içerik, yöntem ve araç gereçlerin özen ve titizlikle seçilmesi çocuklarda matematiğe karşı oluşabilecek olumsuzlukların ve korkunun giderilmesi için şarttır.
Matematikten Kim Korkar ki;
Çocukların matematik korkusunu yenmenin ve en başta bu korkunun oluşmaması için yapılması gerekenler arasında birde matematiğe karşı pozitif tutumları geliştirme yolları bulunmaktadır.
Eğitim çağındaki çocukların özelliklede ilk sınıflarda eğitim görenlerin birçoğunda matematik korkusu hata yaparım korkusu üzerine gelişme göstermektedir. Bu sebepten dolayı matematik etkinliklerinden uzak durmaktadırlar.
Matematik korkusu ile ilgili bir gözlem yapıldığında çocukların matematikle ilgili ilişkilerinin artması, bununla beraber matematiğe karşı duyulan korkunun ve olumsuzluklarında aynı oranda artış göstermesine sebebiyet vermektedir.
Öncelikle yapılması gerekenler içinde ilköğretim çağındaki çocukların seviyelerine göre matematik etkinliklerine tabi tutulması gerektiğidir.
Ayrıca öğretim görevlilerinin uzun ve sıkıcı matematik ödevlerinden uzak durmaları ve bunu çocuklar üzerinde uygulamamaları gerekmektedir. Bununla birlikte matematikle ilgili kavramlar öğretilmeye çalışılırken ezberletilmemeli ve bu kavramların nerden nasıl geldiği iyi bir şekilde kavratılmaya çalışılmalıdır.
Eğitim görevlileri öğrencilerin bulacağı farklı neticelerı kötülememeli öğrencilerin bulduğu bu sonuçları önemsemeli hatta öteki öğrencilere özendirmelidir. Matematiğin olumlu yanları öğrencilere anlatılmalıdır.

29 Ekim 2017 Pazar

ÖĞRENCİLERE TAVSİYELER

                               

                  ÖĞRENCİLERE    TAVSİYELER
1. Elbette ki oynamak, zıplamak, eğlenmek, kendinize bolca zaman ayırmak ve tabiî ki güzel bir hayat sizin en tabii hakkınızdır. Ancak bu sorumluluklarınızı unutmanızı gerektirmeyeceği gibi kaygısız ve anlayışsız olmanıza da neden olmamalıdır.
2. Kendi içinizde zaten var olan yeteneklerinizi örgütleyebildiğiniz ve programlayabildiğiniz sürece başarılı olacaksınız. Bu herkes için değişmez bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
3. Eğitim safahatınızdan samimi olarak ne bekliyorsanız size verilecek olan şey o olacaktır. Miktarı sizin fedakârlığınızın seviyesi belirleyecektir.
4. Mutlaka kendinize bir hedef belirleyin. Günlük olayların akışına kapılmayın. Aksi halde günübirlik başarılarla avunmak zorunda kalacak, bahaneler için çokça vakit bulabileceksiniz.
5. Hem ders çalışmaya hem de kendinize zaman ayırmaya çalışın. Verimsiz çalışarak kendinize ayırmanız gereken zamanı heba etmeyin.
6. Çevrenizin tehlikelerle dolu olduğunu, sizi yolunuzdan alıkoymaya çalışan yaban çalıları olduğunu unutmayın. Bu yapay engellere takılmamaya çalışın.
7. Her zorun mutlaka bir kolayı vardır. Siz, nasıl kolay hale getirmeniz gerektiğini bulmalısınız. Başarılı insanlarla sizin aranızdaki fark, onların bunu daha kısa zamanda bulması olabilir mi?
NELER YAPARDIM ?
                
1. Eğer okula yeni başlasaydım her şeyden önce bir hedef belirlerdim.
10 sene, hatta 20 sene sonra nereye ulaşmak ve nasıl bir insan olmak istediğimi düşünür, hangi mesleği yapmak istediğime karar verir, başarılı birini örnek alırdım.
Hedefi olmayan yelkenliye hiçbir rüzgâr yardım etmez.
Nereye varmak istediğinizi bilmiyorsanız ne kadar yürüdüğünüzün önemi yoktur.
Okul bize bilgi sunar, öğretmenlerimiz, anne ve babamız bizim yeteneklerimizi keşfeder ve gelişimine yardım ederler. Önemli mevkilere gelmiş insanların hepsi iyi eğitim almış kişilerdir.
Eğitimsiz kişiler yüksek mevkilere tırmanamazlar.
Onun için öğrenciler eğitimi önemsemelidirler. Ulaşmak istedikleri hedefe eğitim, bilgi ve beceri sayesinden daha kolay varırlar.
2. Öğrenmek insanı mutlu eder, öğrenen beyin mutlu olur, bilgi beynin vitaminidir.
Yeni beyin araştırmaları zekânın geliştirilebileceğini ortaya koydu. Nasıl bedenimizi besliyorsak beynimizi de beslemeliyiz. Beslenmeyen vücut, nasıl cılız kalırsa beslenmeyin beyin de zekâ yönünden geri kalır.
Artık daha zeki olmak elimizde. Okumak, öğrenmek, düşünmek, okuduklarımızı yorumlamak, fikri sohbetler yapak, yazı yazmak,( hikâye, roman, şiir, makale, deneme, fıkra, masal vb. tasarlamak, resim yapmak, karikatür çizmek, boyama yapmak, el becerilerini geliştirmek, dil öğrenmek birer zihin antrenmanıdır.
Amerikalı beyin araştırmacısı Prof. James Fyln, beyin ve hafıza kaslarını vücut kaslarına benzetir. Nasıl spor hareketleri kaslarımızı güçlendirirse beyin jimnastiği de zekâmızı geliştirir ve hafızamızı güçlendirir.
Böyle düşündüğünüzde öğrenmek zevkli bir eyleme dönüşür.
Yeni bilgiler öğrenen beyin, dopamin denilen mutluluk hormonu salgılar ve öğrenen insanı ödüllendirir. Beyin, yeni şeyler öğrenmeyen, düşünmeyen, bilgi ve beceri kazanmayan insanı ödüllendirmez. Bu da mutsuzluğa yol açar. Allah hem okuma ve öğrenmeyi emretmiş hem de beyinde öğrenmeyi ödüllendiren bir sistem kurmuş.
İnsanların çoğu yan gelip yatarak, boş boş oturarak, amaçsız bir şekilde gezip tozarak mutlu olacaklarını sanırlar fakat böylesi bir hayat can sıkar, insanın yeteneklerini keşfetmesini ve geliştirmesini engeller. Dolayısıyla mutsuzluğa yol açar. (*)
3.Çalışmanın en büyük keramet ve mutluluk kaynağı olduğunu öğrenirdim.
Tembellik yeteneklerimizin gelişimini engeller. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy ne güzel söyler:

“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası;
Dostunun yüz karası, düşmanın maskarası.”
60 yaşıma geldim, çalışmaktan, yükselmekten ve başarmaktan daha güzel bir eğlence bulamadım.
4. Beyin ve hafıza gücümü keşfederdim.
Beyin uzmanları, herkesin deha potansiyeline sahip olduğunu söylüyor. Yeteneksiz çocuk yoktur, yeteneklerini keşfedememiş ve geliştirememiş çocuk vardır.
Kötü hafıza yoktur, eğitilmemiş hafıza vardır.Yetenek eğitim ve öğretim yoluyla keşfedilir.
Hafıza, öğrenme ve hafıza antrenmanları ile geliştirilir.
5. Okumanın, öğrenmenin, yükselmenin ibadet olduğunu keşfederdim.
Allah, insana öğrenme yeteneğine sahip bir beyin vermiş. Beynin okuma ve öğrenme ile gelişeceğini bildiği için kitap göndermiş ve oku, buyurmuş, ilim öğrenmemizi emretmiş. Âlimler, Allah’ın sevdiği insanlardır. Namaz, oruç, temizlik gibi okumak, öğrenmek, düşünmek de ibadettir.
6. Çalışma planı yapar ve her gün beynimi beslemek için ders çalışırdım.
Ortaokul ve liseyi yatılı okudum. Okulumuzda günlük 3.5 saat etüt vardı. Altı yıl boyunca 3.5 saat çalıştım ve karnemde zayıf görmedim. Dersaneye gitmeden üniversiteyi kazandım. Hâlâ günlük 3.5 saat çalışırım, 45 kitabı bu sayede yazdım.
Sevgili öğrenciler, yemeğe vakit ayırdığınız gibi ders çalışmaya da vakit ayırın. Bir plan yapın. Bunu odanıza asın. Parolanız şu olsun: “Üşenme, erteleme, vazgeçme!”
7. Kendimi motive etmek için motivasyon ve başarı kitapları okurdum.
Sevgili öğrenciler, bu tavsiyelere uyarsanız başarı merdivenleri hızla çıkar, çok şey öğrenir, Allah’ın sevdiği bir insan olur, dünya ve ahret saadetini kazanırsınız inşallah.
Allah’ın emri olduğu için okuyun, onun rızasını kazanmak için okuyun, dehanızı keşfedin ve yeteneklerinizi geliştirin. Hem kendinizi geliştirin hem memlekete ve insanlığa faydanız olsun.
Öğrenci, öğretmen ve eğitimcilere iyi tatiller diliyorum.


HEDEF TESBİT ETMENİN ÖNEMİ



              HEDEF TESBİT ETMENİN ÖNEMİ 
1.      Hedefin tespit edilmesi ona uygun hazırlıkların yapılmasını bir planın çıkarılmasını kolaylaştırır.
2.      Hedef belli olmazsa plan çıkarma ve plana uygun çalışma yapma da mümkün olmaz.
Hedef belirlerken kendinize
1.      Uzun zaman dilimi ve kısa zaman dilimi için hedef seçmelisiniz.
2.      Hedefiniz sizi çalışmaya motive eder.  
HEDEFİNİZİ DÜŞÜNMEK
1.      Hedefinizi açık bir şekilde çalışma odanıza yazmalısınız ve her zaman o hedefi düşünmelisiniz.
2.      O HALDE YAZALIM... HEDEFİM: Bilgisayar  Mühendisi Olmak
AMACIM: Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği  Bölümünü Kazanmak. “Çalışma azmin azaldığında hedefini, ulaşacağın güzellikleri düşün ve hayal et”
Şunu unutmayın....
1.      “Hedeflerine ulaşanlar hedefe varmak için mücadele edenlerdir.
2.      Bu mücadelede ancak ders çalışmayla olur. PLAN YAP
        “Bütün başarılarımı işlerimi vaktinde planlı bir şekilde yapmama borçluyum” 
Plan Nedir?
Plandan kasıt, sınav gününe kadar hangi dersin hangi zaman diliminde ve nasıl halledileceğinin tasarlanmasıdır.
     Şehir seçiminizi, Okul seçiminizi, Meslek seçiminizi ilgi alanınızı , Kişilik özelliklerinizi , yetenekleriniz ve imkanlarınızı dikkate alarak yaptınız mı?
1.      Plan bizim daha az fakat etkili çalışmamızı sağlar.
2.      Böylece çalışma isteğimiz kaybolmaz.
 3.      Sınava az kaldı yetişmeyecek korkusunu yok eder.
4.      Yapacağınız diğer işlerinize de vakit kalır.                              
5.      Tabi bu plan işinde irade savaşı vereceksiniz.
6.      Hangi konuyu ne kadar sürede bitirebileceğimiz konusunda bize yol gösterir.
 7.      Boş vaktimi nasıl geçireceğim diye düşünceniz olmaz.
 PLANA UYMAYI ZORLAŞTIRAN ENGELLLER
1.Televizyon Bağımlılığı 
2.Spor Bağımlılığı
3.Kıramadığınız Arkadaşlarınız
4. Evinize Gelen Misafirler  
5. Ders Çalışmaya Başlayamamak
6. İnternet cafeler   
7.Motivasyon azlığıÇ
ÇALIŞMA ODANIZ YOKSA
1.      Çalışacağınız odada mutlaka sessizliği sağlayın
2.      Dikkatinizi dağıtacak şeyler olmasın
3.      Ders çalışma araçlarınız yanınızda olsun  onları almak için kalkınca ders çalışmanız bölünmesin
        Ders çalışma yeri nasıl olmalı?
1.      Mutlaka masada ve sandalyede oturarak çalışın
2.      Dik oturarak ders çalışın
3.      Yatarak veya eğik ders çalışmak erkenden yorulmanıza ve uykunuzun gelmesine yol açar. 

Ergenlik Döneminde İletişim

                     


                  ERGENLİĞİN TANIMI
 İnsanın içinde fırtınaların koptuğu  sosyal  psikolojik  fiziksel değişimlerin bir arada yaşandığı  Çocuklukla yetişkinlik arasında yer alan  Hızlı bir büyüme, gelişme ve olgunla olgunlaşmanın olduğu  gelecekteki yaşantıyı belirleyen dönem olarak tanımlayabiliriz.
Ergenlik döneminde yeni ruhsal özellikler ve davranışlar kendini gösterir. Zor beğenen ve çabuk tepki gösteren bir genç olur. Bu dönemde duyguları hızlı bir iniş çıkış gösterir.  Olur olmaz şeyleri sorun yapar. Tepkileri önceden kestirilemez olur. Derslere ilgisi azalmış, çalışma düzeni bozulmuştur.  İstekleri artmıştır.   Kendisine tanınan hakları yetersiz bulur.  Ana babanın uyarılarına birden tepki gösterir, ters yanıtlar verir. Ana-babasını eleştirir   Ana-babasının hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulunur. Ana-babasına karşı çıkmış olmak için karşı çıkar. Büyüklerle tartışmaya girişir.  Toplumsal olaylara ve politikaya ilgi artar. Dağınık ve savruk olur.   Sık sık bir şeyler devirip kırar, sakarlardır.  Oburlaşır, durmadan bir şeyler atıştırırlar. Kendisini arkadaşlarıyla karşılaştırır, gruplaşmalar olur.  Argo konuşabilir, kendine dert ortağı ve sırdaş seçer. Grup dışına itilmemek için kendisine aykırı davranışlarda bulunur.Bu dönemde hayranlık ve tutkuların bol olduğu dönemdir.  İlgileri artmıș gelgeç hevesleri çoğalmıștır. İdealler geliștirir ,kendilerine bir rolmodel seçerler.  Gürültülü müziğe bayılır. kendinden habersiz yazdıklarının okunmasına büyük tepkiler gösterir.

ERGENLİK DÖNEMİNDE AİLE İÇİ İLETİŞİM
 Ergenlik dönemi, kişinin kökten bir değişim geçirdiği ve aslında en çok da ailesine ihtiyaç duyduğu bir dönemdir. Gençliğe atılan bu ilk adımda hem fiziksel, hem duygusal, hem cinsel hem de sosyal değişimler söz konusudur.
 12–24 yaşları arasındaki grup ergenlik dönemi olarak kabul edilir. Ergenliğin yaş sınırları oldukça geniş tutulmaya çalışılmıştır. Bunun sebebi bireysel ayrılıklardır. Sağlık ve bedensel yönden koşullar iyileştikçe ergenlik dönemi daha küçük yaslarda ortaya çıkmaktadır. Ergenin somut yapısı ile ilgili olarak en önemli gelişmeler boy ve ağırlık artığı, iskelet ve kas gelişimi, iç salgı sistemindeki gelişme ve çeşitli organlarda görülen büyümelerdir.
 2 yıldan 4 yıla kadar uzayabilir. Erkeklerde 4, kızlarda 3 yıla kadar sürmektedir. Ergenlik, çocukluktan çıktıktan sonra yetişkin bir insan olmadan önce bir kimlik kazanma dönemidir. Bu kimlik, çocuğu hem bireysel olarak hem de toplum içindeki yeri açısından etkiler. Erkek çocuk delikanlı, kız çocuk genç kız olarak kabul edilmeye bağlanır. Cinsiyetin gerektirdiği roller her iki cinsin de üzerine yüklenmeye bağlanmıştır. Bu rollere uyum sağlamak ergen için en başlarda zor olabilir. Çocuk buna direnç geliştirebilir.
ERGENLERİN RUH HALLERİ
Ergenlik içinde barındırdığı tüm o değişimlerle birlikte karmaşa, yetersizlik ve güvensizlik duygularına ve birçok çocukta istenmeyen davranışlara yol açar. Ergenlik dönemini çok problemsiz atlatan çocuklar da vardır. Bunun sebepleri çok farklı olabilir elbette ama Bu bilinmelidir ki çocuklukta rüzgâr eken, ergenlikte fırtına biçer. Çocuğumuz ergenlik dönemini ne denli zor geçiriyor olursa olsun aramızdaki iletişim sağlıklı bir Şekilde devam ediyorsa, birlikte bu zorluk mutlaka açılır ve sağlıklı bir yetişkin yaşama kazandırılmış olur. Fakat sağlıksız iletişim ya da iletişimsizlik saygı ve sevgi duvarlarını aşındırır. Bu aşınmayı engellemek için iletişim şarttır. Fakat iletişim kurabilmek için de bazı ön şartlar vardır. Karşımızdakinin ruh hali hakkında bir fikrimiz varsa onun doğru kapısında olmamızı sağlar. Bu yüzden ergenlerin duygu dünyası hakkında biraz fikir edinmek çok içimize yarayacaktır. En çok hangi negatif ya da pozitif duygulara eğilimleri olduğunu bilmek, gerekli yerlerde gerekli sinyalleri algılayabilmemizi sağlar.  

NELER YAPILABİLİR?
Sürekli denetim altında tutmayın.
 Kendisine güvendiğinizi samimi olarak ve davranışlarınızla gösteriniz.
 Yapacağı yanlış bir davranışın, her şeyden önce kendi kişiliğine saygısızlık olacağı temasını işleyiniz.
Otokontrolün gelişmesi için ailede ve toplumda bazı sorumluluklar verin.
Ailede herhangi bir sorun olduğunda gencin de görüşlerini alınız.
Onu aile içi sevinçlerden ve üzüntülerden ne kadar soyutlarsanız, o kadar yetişkinlikten uzaklaştırırsınız.
Anlamı bilinen ve yerinde kullanılan “SEVGİ İLACI” gerçekten  birçok sorunun çözümünde çok etkilidir.
Sevginizi gizlemeyin. “İçinden sevmek ” şeklinde bir sevgi türü yoktur. Sevgi koşullu olmaz 
Çocuklar ve gençler sizin söylediklerinize değil, yaptıklarınıza dikkat eder.
Tek başına okul ya da tek başına aile onun eğitiminden istediği sonucu alamaz.
Özel hayatına kesinlikle saygılı olun.
Ona gelen bir mektubu açmayınız.
 Günlüğünü karıştırmayınız.  Bazen günlük en iyi arkadaş olabilir.
Ondan kesinlikle mükemmel olmasını beklemeyin. 
Ufak tefek hataları görmezden gelin.
 Onu iyi komşu çocukları ile kıyaslamayınız.
 Tenkitte cömert olduğunuz kadar övgüde ve takdirde de cömert olun.

OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARDA BESLENME

OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARDA BESLENME
Çağımızda bireyler yaşamlarının en önemli süreçlerini okulda geçirmektedir. Altı-on iki
yaş grubunu kapsayan bu dönem bireyin hem fiziksel olarak büyüyüp geliştiği zaman zaman yoğun psikolojik sorunlar yaşadığı, kimlik kazandığı, hem de akademik ve mesleki birikimlerini sağladığı yıllardır. Bu dönem; fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişim ile büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu, yaşam boyu sürebilecek davranışların büyük ölçüde oluştuğu ve
bireylerin bilgi almaya ve alışkanlık kazanmaya en elverişli oldukları dönem olarak
şünülmektedir. Okul çağı; 6-12 yaş grubundaki çocukları kapsar. Okul çağında yavaş, ancak sürekli olan büyüme ve gelişme ergenlik döneminde artar. En hızlı büyüme kızlarda 10-12, erkeklerde ise yaklaşık 11-14 yaşlarında başlar. Vücut ağılındaki artış yaklaşık 20  yaşına kadar devam eder. Boy uzunluğundaki artış ise kızlarda 17 yaştan sonra genellikle durur; fakat erkeklerde yavaş da olsa devam eder. Büyüme süreci önemli miktarda enerji ve yeni dokuların yapımı  için daha fazla miktarda protein, mineral ve vitamin gerektirir. Enerji ve besin ögelerinin yeterli ve dengeli karşılanabilmesi için bu yaş grubu çocukların tüketmeleri gereken besinlerin iyi kaliteli ve yeterli miktarlarda olması önem taşır.

Okul Çağı Çocuklarında Beslenme Sorunları  ve Alışkanlıkları
Yetersiz ve dengesiz beslenme dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de
çocukların içinde bulundukları  sağlıklı  ortamın büyük ölçüde bozulmasına, buna bağlı çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına ve çocuk mortalite ve morbidite hızlarının önemli ölçüde etkilenmesine neden olmaktadır. Çocuğun beslenmesinde amaç; normal, sağlıklı büyüme ve gelişme ile olumlu beslenme alışkanlığının kazandırılmasını sağlamaktır. Ancak çocuğun
toplum yaşamına ilk kez bilinçli olarak girdiği okul çağı dönemde, genellikle okulda ve okul dışında tek başına kalan çocukta yanlış beslenme  alışkanlıkları sıkça görülmektedir. Çocuğun ne miktarda ve hangi tür besinlere ihtiyacı olduğunu bilmemesi, düzensiz besin alması, yanlış besin seçimi, besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve saklanmasındaki hatalı uygulamalar, okullarda verilen ve yenilen besinlerin uygun olmayışı beslenme sorunlarına neden olmaktadır.
Bu çağdaki çocuklarda görülen başlıca beslenme sorunları zayıflık veya şişmanlık, anemi (kansızlık), vitamin yetersizlikleri, iyot yetersizliği ve diş çürükleridir. Bunların yanında, bu çağ çocuklarında son yıllarda görülen şişmanlığın  artışı ile metabolik sendrom riski de ilişkilendirilmektedir.
Çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesinin en önemli göstergesi büyüme ve gelişmesidir. Büyümenin yeterliliği çocuklarda yaşına ve cinsiyetine göre olması gereken vücut ağırlığı ve boy uzunluğunun saptanması  ile anlaşılır.


Besinlerden günlük alınan enerji, protein, vitamin ve minerallerin vücutta en elverişli
olarak kullanılabilmesi için dört besin grubunda yer alan besinlerin öğünlere dengeli
dağıtılması gerekir. Okul çocuklarında yapılan araştırmalar çocukların büyük çoğunluğunun kahvaltı etmeden okula gittiklerini göstermektedir. Çocuk zamanını; oyun oynama ve çalışma faaliyetlerine uygun şekilde ayarlamayı öğrenmelidir. Yeni bir günün başlangıcında, bütün gece geç kalan vücudun,  çalışma gücüne kavuşması için sabah kahvaltısının önemi büyüktür. Uzun süren bir açlık sonucu kahvaltı edilmediğinde kişi kendini güçsüz hisseder, başı döner, yeterli enerji oluşmadığı  için zihinsel faaliyetler özellikle dikkat, çalışma ve öğrenme yeteneği azalır.
Okulda başarı düşer. Kahvaltı  beyin fonksiyonları  için gerekli enerjiyi sağlayarak öğrenmeyi olumlu yönde etkiler. Sağlıklı  beslenme için üç öğün yemek önemlidir.
Çok farklı besinlerin tüketimi enerji sağlamanın yanında, çocukların ihtiyaç duydukları
protein, karbonhidrat, yaş, vitamin ve mineralleri de almalarını sağlar. Besin çeşitliliğinin önemini farklı besin gruplarında inceleyecek olursak;
1. Süt, peynir ve yoğurt çocukların güçlü kemiklere, dişlere ve kaslara sahip olmak için
Gerekli olan protein, kalsiyum ve D vitaminini sağlar. Bu gruptan günde 2-3 porsiyon
Tüketilmelidir.
2. Et, tavuk, balk, yumurta, kuru fasulye güçlü kaslar ve sağlıklı kan için gerekli olan
Protein, demir, B vitaminleri ve bazı mineralleri
Sağlar. Bu besinlerden günde imkânlar dâhilinde 2-
3 porsiyon tüketilmesi önerilmektedir.
3. Ekmek, tahıl ve makarna B vitamini, demir,
Mineral ve posa içerir. Bunlar ayrıca iyi bir
Karmaşık karbonhidrat kaynağıdırlar ve çocukların
Aktiviteleri için gereken enerjiyi sağlarlar. Bu grup
Besinlerden günde 6-9 porsiyon tüketilmesi
Önerilmektedir.
4. Sebzeler A vitamini, C vitamini, karmaşık karbonhidratlar ve posa içerir. Ayrıca belirli
Miktarlarda B vitaminleri, potasyum, kalsiyum ve diğer mineralleri içerir. Günde 3-4
Porsiyon tüketilmesi önerilmektedir.
5. Meyveler; çocukların cildi, göz ve diş eti sağlığı için gereken A ve C vitamini,
Potasyum ve diğer mineralleri içerir. Meyveler ayrıca karbonhidrat ve posa da içerir.
Çocuklar genellikle doğal şeker kaynağı olan meyveleri severler. Günde 2-3 porsiyon
Meyve yemeleri önerilmektedir.


 
 ÇOCUKLAR İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ

Birçok çocuk için en iyisi düzenli bir program ile beslenmesidir. Okul öncesi
dönemde olduğu gibi, düzenli beslenme ihtiyaçları devam eder. Çünkü açlığa
Yetişkinler kadar dayanamazlar. Yemekler düzenli olmadığında çocuklar gün boyunca
Daha fazla abur cubur yeme eğiliminde olur ve yemek zamanı daha az aç olurlar. Aynı Nedenle yemeklerin sıklıkla atlanmacıda iyi bir fikir değildir. Ayrıca çocuklar güne iyi bir başlangıç yapabilmek için kahvaltıya ihtiyaç duyarlar.


Yemek zamanı iyi bir aile zamanı olmalıdır.
Çocuklara besleyici besinleri yemelerini söylemekle, bunu göstermek aynı etkiye sahip değildir. Çocuklar aileleriyle birlikte yemek yediklerinde genellikle daha çeşitli ve besleyici yemekler yerler. Aynı zamanda sosyal davranış modelleri geliştirirler. Kahvaltı, öğle veya akşam yemekleri çocuklara olumlu yeme alışkanlıkları kazandırmada iyi birer fırsattır.
Çocukların kendi besin seçimlerini yapmalarına izin verilmelidir.
 Çocuklara neyi,
Ne kadar yiyeceklerine karar verme konusunda şans tanıyın Onların kişisel besin
Tercihlerine ve damak zevklerine saygı gösterin. Onlara yemek istemedikleri yemekleri
Kibarca reddetme fırsatı verin. Çocuklara ana ve ara öğünleri planlamaya katılma fırsatı verin. Bu onlara besin seçmede nasıl karar vermelerini öğreten bir yoldur. Çocuklar planlanmasına ve hazırlanmasına katıldıkları besinleri daha çok severler. Onları zorlamadan yeni besinler denemeye teşvik edin. Yeni besinleri denemek yeni hobileri
Denemek gibidir. Bu onların bilgilerini, deneyimlerini ve yeteneklerini arttır. Çocuklar
Sık olarak tükettikleri besinleri daha çok severler. Çocuklarınıza düzenli olarak meyve
Ve sebze verirseniz ve kendiniz de yerseniz zamanla onları seveceklerdir.
 Ara öğünler çocuğun sağlıklı beslenme planını seçmesine katkıda bulunurlar.
Dikkatli seçildiklerinde ara öğünler çocuğunuzun gün boyu almayı ihmal ettiği besin
Gruplarının yerini doldururlar. Büyüme çağında ara öğünlerde süt, ayran, meyve suyu,
Peynirli ekmek vb. besinlerin tüketilmesi uygundur.
 Çocukların bir öğünde veya bir günde değil, birkaç gün içinde tükettiklerinin
Toplam miktarı önemlidir. Çocuğunuz ara sıra belli birkaç besini tüketmiyor veya bir
Öğünde fazla bir şey yemiyorsa bunda endişe etmenizi gerektiren bir durum yoktur.
 Ana ve ara öğün zamanları çocuğunuzu sıkmayacak şekilde olduğunda beslenme
Alışkanlıkları da iyi yönde gelişir. Yemek zamanında oluşan stres, besin tüketimine
Yansır. Yemek zamanında tartışma ve eleştiri yapmadan iletişim kurmaya çalışarak
Güzel vakit geçirilmelidir.









Matematik Geleceği Hakkında Bilmeniz Gerekenler

İster inanın ister inanmayın, matematik değişiyor. Ya da en azından matematiği günlük hayatımızın bağlamında kullanma şeklimiz değişiyor. ...